TVHB Başkanı Eroğlu: “İnsan ve hayvanlarda kuduza maruziyet sonrası aşılama ve antikor tedavisi yapılmaması durumunda yüzde 100 ölümcül bir hastalığa neden olmaktadır” şeklinde uyarıda bulundu.
ALPER ŞAŞMAZ / ANKARA
TÜRK Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Başkanı Ali Eroğlu ile 28 Eylül Dünya Kuduz Günü kapsamında bir röportaj gerçekleştirdik. Kuduz, eski çağlardan beri süregelen ve halk sağlığını tehdit eden önemli bir zoonotik enfeksiyon olarak biliniyor.
Kuduzun öneminin anlaşılması ve hastalığa ilişkin farkındalığın artırılması amacıyla Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ilk kuduz aşısını geliştiren Louis Pasteur’ün ölüm tarihi olan 28 Eylülü “Dünya Kuduz Günü” olarak belirlemiş durumda. Hem zoonotik bir hastalık olan Kuduz ile ilgili bilgi edinmek hem de ülkemizdeki son durumu öğrenmek adına TVHB Başkanı Ali Eroğlu’na yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şu şekilde:
– ZAFER GAZETESİ: KUDUZ HASTALIĞI NEDİR?
– Ali Eroğlu: Halk sağlığı açısından büyük önem taşıyan kuduz hastalığı, insan, evcil ve vahşi hayvanlarda görülen ve hayvanlardan insanlara geçen (zoonoz) viral bir hastalıktır. Virus, tilki, kurt, çakal gibi yabani memeliler ve köpek, kedi, inek, koyun, keçi gibi tüm sıcakkanlı hayvanları enfekte edebilmektedir.
– ZAFER GAZETESİ: KUDUZ NASIL BULAŞIR?
– Ali Eroğlu: Kuduz virüsü ile enfekte hayvanların ısırması, tırmalaması veya enfekte salyanın açık deriye teması ile bulaş meydana gelmektedir. Virüs miktarının çok yüksek olabildiği yarasa mağaralarında, aerosolla bulaştığı rapor edilmiştir. Hastalığın taşınmasında kuduz ile enfekte olan köpeklerin oranı yüzde 90’nın üzerindedir.
– ZAFER GAZETESİ: BELİRTİLERİ NELERDİR? BİR HAYVANIN KUDUZ OLDUĞU NASIL ANLAŞILIR?
– Ali Eroğlu: Kuduz hayvanın ısırmasını takiben inkübasyon periyodu( kuluçka süresi), genellikle 14 ve 90 gündür, fakat oldukça uzun olabilir. Kuduzun klinik belirtileri başlıca saldırgan ve sakin formu olmak üzere iki kategoride incelenmektedir. Saldırgan formda hayvan, sinirli, saldırgandır. Genellikle insanlardan korku kaybolmuştur ve dikkatini çeken her şeyi ısıran bir hale gelir. Hayvan genellikle suyu yutamaz, hastalık için sinonim olan ”hidrofobi-su korkusu” ismi buradan köken almaktadır. Yine “aerofobi-hava korkusu” de gözükmektedir. Boğazda kemik var gibi hayvanın davranış sergilemesi de tanıda önemlidir. Genellikle aşırı bir salivasyon( tükürük salgısı), ışık ve sese aşırı duyarlılık ve aşırı tepkileri vardır. Ensefalitisin (beyin iltihabı), ilerlemesiyle, çılgınlık felce götürür. Genellikle konvulsiv nöbetler, koma ve solunum durması ve nihai olarak ölüm meydana gelir. Kedi ve köpeklerde kuduz patogenezini araştıran çalışmalarda virüs santral sinir sisteminden tükrük bezlerine ulaştıktan sonra 10 gün içinde hastalık belirtileri ortaya çıkmakta ve hayvan ölmektedir. Bir başka deyişle ısıran hayvan salyasında virüs taşıyorsa 10 gün içinde ölmesi beklenir (Bu nedenle kedi ve köpeğin 10 gün gözlemi önerilir). Kedi ve köpek dışındaki hayvanlarda böyle bir süre verilemez ve gözlem önerilmez. Bir hayvanın kuduz olduğu klinik gözlemlerin yanısıra laboratuvar testleri neticesinde kesin tanı konulmaktadır. Kuduzun laboratuvar tanısında, ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Uluslararası Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) tarafından kabul edilen ve önerilen yöntemlerden yararlanılmaktadır. Ülkemizde hayvanlarda kuduz tanısından sorumlu laboratuvarlar olan Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Veteriner Kontrol Enstitülerinde rutin tanı yöntemi olarak Floresan Antikor Tekniği ve moleküler tanı yöntemleri kullanılmaktadır.
– ZAFER GAZETESİ: İNSANLAR VE HAYVANLAR İÇİN ÖLÜM RİSKİ NE KADARDIR? ÜLKEMİZDEKİ GÜNCEL VERİLER BU KONUDA NELER SÖYLÜYOR?
– Ali Eroğlu: İnsan ve hayvanlarda kuduza maruziyet sonrası aşılama ve antikor tedavisi yapılmaması durumunda yüzde 100 ölümcül bir hastalığa neden olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre, kuduz hastalığı dünyanın en ölümcül bulaşıcı hastalıklarından biri olarak kabul edilmektedir. Kuduz bazı ada ülkeleri hariç tüm dünyada görülen bir hastalıktır. Dünyada her yıl yaklaşık 29 milyon kişi kuduz virüsüne maruz kalmakta ve Kuduz hastalığı nedeni ile her gün 160 kişi, her 9 dakikada bir 1 kişi olmak üzere yaklaşık 59 bin kişi kuduz nedeni ile yaşamını kaybetmektedir. Olguların çoğu Asya ve Afrika ülkelerinde görülmekte, yüzde 99’u kuduz köpek ısırıkları sonucu gelişmekte, kuduz nedeni ile ölümlerin yüzde 80’ni kırsal bölgede yaşayanlar, yüzde 40’ını da 15 yaştan küçük çocuklar oluşturmaktadır. Kuduz hastalığı ülkemizde de görülmekte olup, hastalık köpek ve tilki kaynaklı olmak üzere iki farklı siklus şeklinde devam etmektedir. Ülkemizde son 20 yıl değerlendirildiğinde kuduz olan hayvanların yüzde 90.17’sinin evcil hayvanlar olduğu ve ilk sırayı yüzde 43.62 ile köpeklerin aldığı görülmektedir. Bu vakalar coğrafik olarak, Ege, Marmara, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde daha çok görülmektedir. 2014 yılı itibariyle İç Anadolu Bölgesinde de vakalar görülmeye başlanmıştır. Ülkemizde yılda yaklaşık 250 bin kuduz riskli temas bildirimi yapılmakta olup yılda ortalama 1-2 kuduz vakası görülmektedir.
– ZAFER GAZETESİ: KUDUZ’DAN KORUNMAK HEM İNSANLAR HEM DE HAYVANLAR İÇİN NE TÜR ÖNLEMLER ALINMALIDIR.
– Ali Eroğlu: Kuduzdan korunmak için kedi, köpek ve hastalığın tespit edildiği bölgelerde vahşi hayatta bulunan hayvanların aşılanması gerekmektedir. Kuduz virüsü ile maruziyet sonrası ve şüpheli bir durumda yine aşılama ve antikor tedavisi önerilmektedir. Evcil hayvanlardan veya yaban hayatından enfeksiyon alma riskini düşürmek ve hastalıktan korunmak için alınabilecek en iyi önlemin hayvanların aşılanması olduğundan, uygun bir aşılama stratejisi ve yatırımlar sayesinde kuduz hastalığı önlenebilir bir hastalık olacaktır. Kuduz, ölümle sonuçlanan bir hastalık olduğundan, korunma yaklaşımları hayat kurtarıcıdır. Hayvanlardaki kuduz hastalığına yönelik başlıca koruma ve kontrol önlemleri olan; Sahipli hayvanların her yıl kuduz aşılarının yaptırılması, takip edilmesi ve kayıt altına alınması, sahipsiz hayvanların yerel yönetimlerce toplanılarak kısırlaştırma, aşılama, kimliklendirme işlemlerinin aksamadan yürütülmesi, yaban hayatına yönelik oral aşılama çalışmalarının ara verilmeden uygulanması, halkın kuduz hastalığına yönelik farkındalığını artırmak amacıyla eğitim verilmesi, eğitim materyalleri hazırlanması, sağlık personelinin eğitimi ve kuduz profilaksi uygulama rehberinin güncellenmesi gibi faaliyetleri zaruri olarak kabul edilmelidir. Bu ölümcül hastalığı önlemek ve en nihayetinde hayatı korumak amacıyla, toplumsal bilincin yükseltilmesi ile evcil hayvanların, vahşi hayatın ve çiftlik hayvanlarının aşılanmasını birleştiren bütüncül bir yaklaşım uygulamaya konulmalıdır.
– ZAFER GAZETESİ: AŞILAR İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER VEREBİLİR MİSİNİZ?
– Ali Eroğlu: Ülkemizde insanlarda ithal hücre kültürü kökenli inaktif aşılar kullanılmaktadır ve kuduz profilaksisi önerileri, DSÖ ve diğer ülkelerin kuduz riskli temas sonrası profilaksi rehberleri dikkate alınarak sağlık bakanlığı tarafından geliştirilmiştir. Evcil hayvanlarda parenteral aşılama için ithal inaktif aşılar, vahşi hayatı aşılamada ise kuduza karşı oral aşılama projesi kapsamında, modifiye canlı aşılar kullanılmaktadır. Etlik Veteriner Merkez Araştırma Enstitüsü (VKMAE) tarafından yürütülen vahşi hayvanları aşılama projesinde aşılı yemler Almanya’dan ithal edilmekte ve her yıl belirlenen bölgelere helikopterle havadan atılmaktadır. Yaban hayvanlarının oral yolla aşılanmasının devam etmesi ve yaban hayat biyolojisine ilişkin olarak (özellikle tilkiler ile ilgili) profesyonel çalışmaların (sayı, yaşam alanları, hareket yönleri, çoğalma stratejileri, diğer türlerle olan ilişkiler, vb) yapılmasının mücadeleye yardımcı olacağı düşünülmektedir. Toplumsal farkındalık kuduzla mücadelede en önemli rolü oynamaktadır. Konuyla ilgili eğitim faaliyetlerinin yapılarak insanların bilgilendirilmesi önemlidir. Hayvanlardaki şüpheli vakaların geciktirilmeden yetkili birimlere bildirilmesi ve bunların takibi de önemli noktalardan biridir.
http://www.zafergazetesi.org/haber/Sahipli-ve-sahipsiz-hayvanlarda-asilama-hayat-kurtariyor/79225