Hayatı oldukça zorlu bir yaşam mücadelesi ile geçen İstiklâl şairimiz Mehmet Akif Ersoy; sarsılmayan bir imanın ve inancın sahibi, milletinin var olma mücadelesine katılmış bir kahraman, milletinin dilini çok iyi kullanan bir yazar, büyük bir entelektüel, vicdani hassasiyeti yüksek bir aydın, ilkeli bir ahlak adamı ve tüm özellikleriyle idealist, bir aksiyon ve dava insanıdır.
“İstiklâl Marşımız, Bağımsızlık aşkının mısralarla destanlaşan adıdır. Onu hayatının her karesine sığdırmış, kişiliğinin bir parçası haline getirmiş eşine az rastlanır büyük bir şair. Kapanmaya yüz tutmuş bir devrin sancıları, yitirilen manevi mirasın ortaya çıkardığı burukluklar, halkın içine düştüğü yoksulluğa rağmen girişilen savaşlarda asla ümidini yitirmemiş ve herkese de bu ümidi aşılayan isim M Âkif Ersoy.”
- Âkif Ersoy; Yok edilmek istenen bir milletin yeniden var olduğunun dünyaya tekrar kanıtlandığı abide eser olan İstiklâl Marşı için, “ O şiir bir daha yazılamaz, onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur. Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın”. Diyerek konulan ödülü almadı..
- Âkif Ersoy 20 Aralık 1873 yılında İstanbul Fatihte doğdu. Baba tarafından Rumeli’li, ana tarafından Buharalı’dır. Akif, 27 Aralık 1936 da İstanbul’da vefat etti. Mezarı Edirnekapı şehitliğindedir.
Mehmet Âkif Ersoy; Mülkiyede yüksek kısmın 1.sınıfında okurken babasının vefatı ve evlerinin yanması sebebiyle yaşadığı sıkıntılar ile o yıl sivil Baytar Mektebinin yeni açılması ve mezunlarına 800 kuruş maaş verileceği vaat edilince, okulunu değiştirerek 4 yıllık sivil veteriner okuluna 1889 da kayıt yaptırdı. O zaman “Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi” adını taşıyan Veteriner Fakültesinden 22 Aralık 1893 te birincilikle mezun oldu.
Halkın yaralarını sarmak için harekete geçmek gerektiğine inanan ve bu yolda mesleğine de büyük güven duyan Mehmet Âkif, “acı memleket gerçekleri” ile mesleğini icra ederken karşılaştı. Görev yeri İstanbul olmakla birlikte önce Edirne’de, daha sonra Anadolu ve Rumeli’nin çeşitli bölgelerinde dolaşarak bulaşıcı hayvan hastalıklarıyla ilgili çalışmalar yaptı. Birçok tarih araştırmacısı “Eğer Mehmet Âkif baytarlığın yüklediği vazifeleri görmek için Türk köylerinde at dolaştırmamış olsaydı, Türk’ün yüksek cevherini, asıl özünü yerinde ve içinde tetkik etmeseydi İstiklâl Marşı’na ruh veremez, asla bu kadar yüce bir marş yazamazdı” demektedir. “ O, Türk’ü özünden gördü, candan sevdi, duydu ve yazdı”.
Mehmet Âkif Ersoy, arkasında bıraktığı mesleğinin aşkını ve özlemini; “Çünkü bir tecrübe etsen senin aklın da yatar bize insan hekiminden daha lazım baytar” diyerek ifade etmiştir.
Mehmet Âkif Ersoy, karakteri ile sanatını, bunları terkibiyle de mesleği ile hayatını birleştiren bir dehadır.
Âkif’i anarken, onun davası, çilesi ve hayatı iyi anlaşılmalıdır.
Vefatının 83. Yılında meslektaşımız, büyük şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’u bir kez daha rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.
Ali EROĞLU
TVHB Merkez Konseyi Başkanı