Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konsey Başkanı Ali Eroğlu, ucuza satılan dönerlerin sağlıklı olamayacağını ifade etti. Eroğlu, “Hem maliyetinden ucuza satıp hem de sağlıklı olmasını bekleyemezsiniz. Hiçbir ticaret erbabı zararına çalışmaz” dedi.
Ticari Hayat gazetesi olarak Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konsey Başkanı Ali Eroğlu ile bir araya geldik. Ali Eroğlu ile bu kez de ucuza satılan dönerlerin sağlıklı olup olmadığını ve yumurta fiyatlarındaki ani düşüşü konuştuk. Eroğlu, bu etlerin maliyetin bile altına satıldığını haliyle sağlıklı denilmesinin imkansız olduğunu ifade etti. Peynir üzerinden verdiği bir örnekle durumu açıklayan Eroğlu, “Şöyle bir şey diyelim bir kilo peynir şu kadar sütten yapılıyor. Sütün kilo gramı şu kadar. Çarpın.Sütten ucuza geliyorsa buna sağlıklı demek mümkün değil. O peynir değil başka bir şey… Hiçbir ticaret erbabı zararına çalışmaz.” dedi.
Yumurta ihracatındaki sorunlardan kaynaklanan bir üretim fazlası olduğunu söyleyen Eroğlu, “Son bir buçuk aydır Irak’a yumurta ihraç ediliyor. Oradaki bir sıkıntı yani ihracat yapılamama durumu yumurta fiyatlarını etkiledi. Fiyatlar ister istemez olması gereken fiyatın çok altına düştü. Biz Veteriner Hekimleri Birliği olarak dünyada zaman zaman bu tip dalgalanmalar gözlemliyoruz. Burada kamu kuruluşlarının üreticiyi desteklemesi gerekiyor.” dedi.
Hiçbir ticaret erbabı zararına çalışmaz
“Biz her zaman vatandaşımızın sağlıklı gıda tüketmesinden yanayız.” diyen Eroğlu şöyle devam etti: “Çiftlikten sofraya kadar dünyanın kabul ettiği bir besin zinciri var. Çiftlik dediğimiz hayvanların yetiştiği, bulunduğu, beslendiği ortam. Oradan ta ki tabağınıza gıda olarak gelinceye kadar değişik kontrol noktalarından geçer. Yani bir defa hayvanın sağlıklı olması lazım. Ondan sonra sağlıklı, hijyenik şartlarda veteriner hekimler kontrolünde mezbahalarda kesim yapılması lazım. Mezbahalardan sonra yüzme, işleme vs yani bütün halkalarda gıda güvenliğinin sağlanmış olması lazım.
Neticede sağlıklı gıdayı insanların sofrasına sunmanız gerekiyor. Ben şöyle diyorum; bir lokantada Adana kebap istediniz ve geldi Adana kebap ne kadar güzel görünüyor… Oraya gelinceye kadar birçok noktada veteriner hekimlerin katkısı var. Birçok hayvansal gıda için söylüyorum aktör bir meslek olarak değerlendiriliyor dünyada. Şöyle bir şey diyelim bir kilo peynir şu kadar sütten yapılıyor. Sütün kilo gramı şu kadar. Çarpın. Sütten ucuza geliyorsa buna sağlıklı demek mümkün değil. O peynir değil başka bir şey… Hiçbir ticaret erbabı zararına çalışmaz. Yani siz bir kilo peyniri elde etmek için 7-8 kilo süt kullanıyorsanız hesabı kolay. Sadece sütün maliyetini söylüyorum bir de bunun işçiliği var, diğer girdileri var. Onları da hesaba kattığınız zaman diyelim 20 TL. Siz peyniri 10 TL’ye nasıl satarsınız? Yani imkansız. Dönerin 8 TL olmasını biz de isteriz. Dünya iki şeyi başarmaya çalışıyor; birincisi kaliteli ürün üretmek istiyor ikincisi artan nüfusunu kaliteli bir şekilde beslemek istiyor. O zaman kalitenin belirli standartları olması lazım. Biz o standartlara sırtımızı dönemeyiz. Bu açıdan tüketicinin bu gıda ile ilgili konularda bilinçlenmesi gerekiyor. Bakın bir markete gittiniz bir şey alacaksınız üzerinde etiketi olmayan bir şeyi biz tavsiye etmiyoruz
. O zaman tüketicinin de buna dikkat etmesi lazım. Gıdanın üzerinde bakanlığın ruhsatı ve diyet bilgileri var. Bunlara bakmak lazım. Son tüketim tarihine, üretim tarihine bakmak lazım. Biz kendi insanımızın sağlıklı ve düzenli beslenmesinden yanayız. Başarılması gereken kaliteli ve uygun fiyatta olması ama bu uygun fiyat dediğinizin adını koymanız lazım. İlla şu kadar ucuz olmalıdır mantığı yanlış. Önemli olan kaliteli ve erişilebilir fiyatta olması. Erişilebilir bir fiyatta ama kalitesi yok. O zaman sağlıklı diyemeyiz.
Bazen bazı konular yanlış anlaşılıyor. Geçtiğimiz yıllarda beyaz et konusu oldu. Tavuk döner şu kadar fiyat… Tabi kırmızı etle beyaz etin arasında hem besin değeri hem de fiyat farkı var.
Başarmamız gereken dengeyi sağlamak
Eroğlu, üreticinin, sanayicinin ve tüketicinin mutlu olması için bir denge sağlanması gerektiğini şu sözlerle ifade etti; “Üretici mutlu olmalı, tüketici mutlu olmalı ve sanayici mutlu olmalı. Üreticinin mutlu olması için kar elde etmesi lazım, tüketici diyor ki tükettiğim şey cebime uygun olmalı. Başarmamız gereken bu dengeyi sağlamak ama her zaman bu dengeyi sağlamak mümkün olmuyor.”
Yumurtada sorunlar yaşanıyor
Yumurtada yaşanan sorunları aktaran Eroğlu, “Son bir buçuk aydır Irak’a yumurta ihraç ediliyor. Oradaki bir sıkıntı yani ihracat yapılamama durumu yumurta fiyatlarını etkiledi. Fiyatlar ister istemez olması gereken fiyatın çok altına düştü. Biz Veteriner Hekimleri Birliği olarak dünyada zaman zaman bu tip dalgalanmalar gözlemliyoruz. Burada kamu kuruluşlarının üreticiyi desteklemesi gerekiyor. Eğer ihracatçı orada sıkıntı yaşıyorsa gelişmiş ülkelerde üretim fazlalığı olduğu zaman ihraçta yapamıyorsa onun farkını devlet süspanse ediyor. Zaman zaman her ülkede oluyor. İhraç edemediği zaman devlet bir şekilde o zararı süspanse ediyor. Sebebi de sürdürebilirliği sağlamak. Yumurtada da yapılması gereken bu sürdürülebilirliği sağlamak. Bu olaydan önce viyolü 34-35 lirayken şimdi 14 Lira… Üretici adına çok üzüldüm. Çiftçiyi üretimden kopartmamak lazım.” dedi.
Uluslararası arenada büyük bir mücadele var
Uluslararası arenada gıda için büyük bir mücadele verildiği ifade eden Eroğlu, “Gelişmiş ülkeler kendi tüketeceğini üreten ülkelerin istediği fiyatta ve kalitede tüketmek zorunda kalırlar. Bir noktada bir şeye ihtiyacınız varsa üretmiyorsanız her istediğiniz zaman o ürünü alamazsınız. Siyasi ekonomik dalgalanmalar buna izin vermeyebilir. Yani A ülkesinden bir ürün alacaksınız gittiniz parasını verip almak istediniz. A ülkesi vermiyorum dediği zaman ne yapacaksınız. Onun için gıda uluslararası alanda bir güç olarak kullanılabilir olarak değerlendiriyor. Yaklaşık 60 yıl önce Amerikalı bir siyasetçinin sözü var; devletleri idare etmek için gıdayı kullanıyoruz diyor. Gıdaya bazen kitaplarda da yer veriliyor, yakında gıda savaşlarının çıkma ihtimali çok yüksek. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin insan teknolojiyle değil gıdayla besleniyor. Stratejik bir önemi var. Gerek verimliliği gerek kaliteyi etkileyen en başlıca unsurlardan birisi de hayvan sağlığı. Üretim yapılırken bütün parametreleri önümüze koymamız lazım.
Bence ülkemizde planlamalar sanki biraz sorunlu. Elimizdeki en sağlıklı rakamlar TÜİK’in verileri. Sahanın gerçeklerini görmek lazım. Yarınları kazanmak için sahanın gerçeklerini görmeniz ve ona göre planlama yapmanız lazım yoksa geçici çözümlerle yarınları kaybedersiniz. Geçmişte benim yaşadığım olaylar var. 90’lı yıllarda Hollanda ile bir sorun yaşandı. Hollandalılar dediler ki bizden neden işlenmiş balık almıyorsunuz, Türkiye’den yetkililer de taze balığı bizden 5 Liraya alıyorsunuz bize 100 liraya satmaya çalışıyorsunuz, kendi ülkenizin insanını istihdam ediyorsunuz ve KDV sizde kalıyor diye almıyoruz dedi. Uluslararası arenada böyle bir ticari yaklaşım ve mücadele var.” ifadesini kullandı.
İsabetli ve istikrarlı olmalıyız
Ülkede en büyük sorunların başında üretim planlamasının olmaması ve istikrarın sağlanamaması olduğunu söyleyen Eroğlu, “Biz üretim planlamalarını başarmalıyız çünkü hayvan canlı bir varlıktır hatayı kabul etmez. Siz bugün hayvanı besleyemezseniz ve sonra beslerim derseniz o hayvanın ne etinden ne sütünden ne de başka bir şeyinden verim alamazsınız. Canlı bir varlıkla uğraşıyorsunuz. İnsanları buradan kopartırsanız geri çekemezsiniz içeri. Türkiye’deki hayvancılıkta en önemli sorunlardan bir tanesi işletme büyüklüğümüzde sıkıntı olması. 350 baş ve üzeri işletme sayısı tüm Türkiye’deki üretimin %0,2’si kadar. Çok trajik bir durum. 350 baş işletme sayısı üretimin binde ikisini oluşturuyor.
Avrupa ülkelerinde işletme büyüklükleri 60-80 baş hayvan arasında değişirken bizde işletme büyüklüğü 7-9 baş hayvanda kalıyor. Vatandaş 2-3 hayvan büyükbaş hayvan besliyor. Bu sosyal bir olaydır. Kendi ihtiyaçlarını çözme konusunda yeterli olabilir diyebiliriz ama optimum büyüklüğü olan ekonomik değer taşıyan işletmelere sahip olmadıktan sonra bu iş olmaz.
Üretimin ekonomiye katkısı olacak, dışarıya bağımlılığımızın önüne geçecek işletmelere sahip olmadıktan sonra bu işi çözmeniz mümkün değil.
Ben işim gereği Fransa’daydım ve orada hayvancılık baya ileri. Sordum yetkililere bunu nasıl başardınız diye adam Fransa’da hayvancılığa beş yıl boyunca %100 destek vermiş. Hem hayvan olarak hem de arazi olarak. Bu optimum büyüklükteki ticaret hanelerine beş yıl boyunca devlet destek vermiş ve 5 yıl sonra desteği çektiğinde o işletmeler devam etmiş. Ben Türkiye’de yaklaşık 40 senedir bu mesleğin içindeyim. Verilmeyen destek kalmadı… Destekler buhar oldu, kayırmacılık oldu. Bu desteklerin hiç birisi hayvancılığa yansımadı.
Biz diyoruz ki biz etki analizi yapmak yani yaptığınız bir şeyin sonucunu görmek lazım bir de her işte istikrar lazım… Sağlam verileriniz olacak biraz önce TÜİK’ten bahsettik ya hayvancılığın envanterini bilen bir kurum yok. Bizim bunu bilip ona göre bir plan yapmamız lazım ki sonuç alalım.
Diğer şey ise istikrar. İstikrar için sağlam bir tespitiniz olacak ve o tespitlere göre sürdürülebilir bir planınız olacak. Amerikalılar dünyadaki başarılarını istikrar sayesinde yakaladıklarını söylüyorlar. Bizde ise bu yıl tarıma destek veriliyor diğer yıl verilmiyor. Bundan vazgeçmeliyiz. İsabetli ve istikrarlı olmalıyız.
http://www.ticarihayat.com.tr/haber/Hicbir-ticaret-erbabi-zararina-calismaz/40928