2024 yılı Dünya Hayvanları Koruma Günü’nün teması, “Dünya Onların da Evi” olarak belirlenmiştir. Bu tema, tüm hayvanların doğal yaşam alanlarına saygı gösterilmesi ve bu alanların korunması gerektiğini hatırlatmaktadır. TVHB olarak, hayvanların dünya üzerinde sağlıklı, güvenli ve refah içinde yaşamasını sağlama sorumluluğumuzun bilincindeyiz.
Veteriner hekimler olarak, yalnızca hastalıkları tedavi etmekle kalmayıp, hayvanların yaşam haklarını savunarak, onların doğayla uyum içinde, acı ve stresten uzak bir hayat sürmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Bu yılın teması da, hayvanların yaşam alanlarını birer yuva olarak kabul etmenin önemini vurgulamakta ve insanlık olarak bu sorumluluğu üstlenmemizi gerektirmektedir.
Hayvan haklarının korunması sadece veteriner hekimlerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğudur. Hayvan refahı, toplumun genel sağlığını doğrudan etkileyen önemli bir unsurdur ve bu bağlamda her bireyin katkısı değerlidir. Hayvanlardan insanlara geçen zoonotik hastalıkların önlenmesi, gıda güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik konularında hayvan sağlığının korunması kritik bir role sahiptir. Veteriner hekimlerin bu alandaki yüksek mesleki standartları, sadece hayvanların değil, toplumun da sağlığını güvence altına almaktadır. Önümüzdeki yıllarda yaşanacak en büyük sorunların başında iklim krizi, çevre felaketleri, salgınlar gösterilmektedir. Bu sorunların önlenmesi için yapılan çalışmalarda hayvan – çevre – insan sağılığının bir bütün olarak ele alındığı ve veteriner hekimlerin kritik rol aldığı “Tek Sağlık” yaklaşımı benimsenmiştir.
Dünya tarihi boyunca hayvan hakları savunuculuğu, insan hakları mücadelesine de ilham vermiştir. 1874 yılında Amerika’da yaşanan Mary Ellen Wilson vakası bunun en somut örneğidir. O dönemde çocuk haklarına dair yasalar bulunmuyordu. Ancak Amerika Hayvanlara Eziyeti Önleme Derneği (ASPCA), Mary Ellen’ın maruz kaldığı istismara karşı harekete geçti ve bu dava, çocuk hakları mücadelesine öncülük etti. Bu olay, hayvan hakları mücadelesinin insan haklarına nasıl ilham verdiğini gösteren tarihsel bir dönüm noktasıdır. Hayvan haklarına verilen değer, daha adil bir toplumun temelini oluşturmuştur.
Dünya Hayvanları Koruma Günü’nü hayvan refahı açısından değerlendirdiğimizde, trafik kazaları, şiddet, hastalıklar ve açlık nedeniyle yaşanan hayvan ölümlerinin giderek arttığını gözlemliyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin de belirttiği gibi, “Anayasa’nın 56. maddesinde herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu” ifade edilmiş; çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin devletin ve vatandaşların görevi olduğu vurgulanmıştır. Hayvanlar, varlıkları itibarıyla sağlıklı ve dengeli bir çevrenin temel unsurlarındandır. Bu nedenle, hayvanların korunmasına yönelik yasal düzenlemelerin Anayasa tarafından teminat altına alındığı açıktır.
Özellikle sahipsiz hayvanlara yönelik her türlü şiddetin yasalarla karşılaşmadan cezasız kalması, bu tür eylemleri teşvik etmekte ve normalleştirmektedir. Bu durum, yalnızca hayvanların fiziksel sağlığını tehdit etmekle kalmamakta, aynı zamanda toplumda, özellikle çocuklar üzerinde ciddi psikolojik etkiler ve travmalar yaratabilmektedir. Dolayısıyla, hayvanların korunması, sadece bir yasal zorunluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olarak ele alınmalıdır. Bu konuda alınacak tedbirler, toplumun genel güvenliğini ve huzurunu artıracak şekilde yapılandırılmalıdır.
Ayrıca, bu durum, hayvanların yaşam haklarına karşı birçok olumsuzluğun devam ettiğini göstermektedir. Ne yazık ki, insan eliyle yaratılan bu sorunların en büyük mağdurları hayvanlar olmaktadır. Bunun yanı sıra, tüm canlıların bir arada ve doğanın dengesi içerisinde yaşadığı zaman ekosistemin korunabildiği bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir.
Son dönemlerde yaşanan trajik olaylar, toplumda hayvanseverler ve karşıt görüşte olanlar arasında bir kutuplaşmaya yol açmıştır. Bu ayrışma, sorunların çözümüne yönelik sağduyulu ve bilimsel bir tartışma ortamı oluşmasını engellemektedir. Tarafların ortak bir zeminde buluşamaması, hayvan refahını güvence altına alacak çözümler üretilmesinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Yeri gelmişken 30.07.2024 tarihinde üzerinde değişiklik yapılan 5199 sayılı kanunun getireceği bir soruna yetkililerin dikkatini çekmek istiyoruz; Bu kanunun en önemli sonucu, hedeflenenin aksine önümüzdeki yıllarda sokaktaki popülasyonun artması olacaktır. Çünkü, ülkemizde artan popülasyona rağmen mevcut durumda 105.000 civarında barınak kapasitesi bulunmaktadır. Yeni kanun sokaktan alınan hayvanların barınakta tutulmasını emrediyor. Bu yaptırım nedeniyle barınağı yetersiz olan belediyeler hayvanları alıp kısırlaştırma işlemi uygulayamadıklarından sokakta üreme artacaktır. Bu nedenle en azından barınak kapasitesi arttırılıncaya kadar hayvanların alınıp kısırlaştırılıp yerine bırakılması için yeni bir düzenleme yapılması önemlidir.
Bu anlamlı günde, hayvan haklarını savunmanın sadece hayvanlara karşı değil, topluma karşı da bir sorumluluk olduğunu vurgulamak isteriz. TVHB olarak, hayvanların sağlığını ve refahını koruma yolundaki görevimizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Hayvanların doğal yaşam haklarına saygı göstermek, bireysel bir sorumluluğun ötesinde, tüm toplumun ortak bilinciyle sahiplenilmesi gereken bir insanlık görevidir. Bu vesileyle, tüm toplumu hayvan haklarına saygı göstermeye ve birlikte daha yaşanabilir bir dünya inşa etmeye davet ediyoruz.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği