Dünya Çevre Günü, çevre koruma bilincini artırmak, çevre sorunlarına dikkat çekmek ve çevreyle ilgili olumlu değişiklikler yapılmasını teşvik etmek amacıyla her yıl 5 Haziran’da kutlanan uluslararası bir gündür. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1972 yılında düzenlenen Stockholm Konferansı’nda belirlenmiş ve ilk kez 1974 yılında kutlanmıştır. Amaçları çevre bilincini artırmak, politik ve toplumsal eylemleri teşvik etmek ve çözümler üretmektir. Günümüzün en önemli çevre sorunlarından biri iklim değişikliği olarak belirlenmiştir. İklim değişikliği, fosil yakıtların yanması, ormansızlaşma ve diğer insan faaliyetleri nedeniyle atmosfere salınan sera gazlarının birikmesi sonucu Dünya’nın ortalama sıcaklıklarının artmasıyla karakterizedir. Bu sorunun etkileri geniş kapsamlıdır ve çeşitli alanlarda ciddi sonuçlar doğurmaktadır: sıcaklık artışı, deniz seviyesinin yükselmesi, ekstrem hava olayları ve biyolojik çeşitlik kaybıiklim değişikliğinin en önemli etkileri olarak gösterilmektedir. İklim değişikliğinin yanı sıra plastik kirliliği, hava kirliliği ve su kirliliği ile temiz su kaynaklarının azalması diğer önemli küresel çevre sorunları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünya Çevre Günü’nün her yıl belirli bir teması ve ev sahibi ülkesi vardır. Bu temalar, o yılın en acil çevre sorunlarına dikkat çekmeyi amaçlar. Örneğin, 2023 yılının teması “Plastik Kirliliğiyle Mücadele” olup ev sahibi ülke Kanada idi. 2024 yılında Dünya Çevre Günü’nün teması ise“Arazi restorasyonu, çölleşme ve kuraklık direncini artırmak” ve ev sahibi ülke Suudi Arabistan olarak belirlenmiştir. Bu tema, çevresel bozulmalarla mücadele etmek, biyolojik çeşitliliği korumak ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı direnç geliştirmek amacıyla arazi yönetiminin önemini vurgulamaktadır. Arazi restorasyonu, ekonomik büyümeyi desteklemek, yoksulluğu azaltmak ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek için kritik bir strateji olarak öne çıkmaktadır. Aynı zamanda, çölleşme ve kuraklık gibi sorunlarla başa çıkmak için etkili yöntemler geliştirilmesini teşvik etmektedir
Dünya Çevre Günü, bireylerden büyük şirketlere, hükümetlerden sivil toplum kuruluşlarına kadar geniş bir yelpazede katılımı teşvik eder. Herkesin çevreyi koruma konusunda yapabileceği bir şeyler vardır ve bugün, bu katkıların önemini vurgular.
Türkiye’nin çevre sorunları, hem hızlı ekonomik ve nüfus artışının hem de şehirleşme ve sanayileşmenin etkisiyle çeşitli alanlarda kendini göstermektedir. Türkiye’nin başlıca çevre sorunları:
1) Hava kirliliği
– Sanayi ve Ulaşım: Büyük şehirlerdeki sanayi faaliyetleri ve motorlu taşıtların yoğunluğu hava kalitesini olumsuz etkilemektedir. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde hava kirliliği ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Bu da hayvan ve insan sağlığını olumsuz yönde etkilemekte ve kronik hastalıkların sayısını artırmaktadır.
– Kömür kullanımı: Isınma amacıyla kullanılan düşük kaliteli kömürler de hava kirliliğini artıran bir diğer faktördür.
2) Su kirliliği ve temiz su kıtlığı
– Atıksu Yönetimi: Sanayi atıkları ve evsel atıkların yeterince arıtılmadan su kaynaklarına bırakılması, su kirliliğine yol açmaktadır. Özellikle Marmara Denizi ve bazı nehirler bu durumdan etkilenmektedir. 2021 yılında Marmara denizinde yaşanan müsilaj felaketi halen belleklerdedir.
– Kuraklık ve Su stresi: Türkiye, iklim değişikliği ve su kaynaklarının yanlış kullanımı nedeniyle su stresi yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. Tarımsal sulamada kullanılan yöntemler su kaynaklarının verimli kullanılmasını engellemektedir
3) Toprak erozyonu ve Arazi Bozulması
– Ormansızlaşma: Tarım alanları, madencilik ve turistik yapılar açmak için ormanların tahrip edilmesi ve yangınlar, toprak erozyonunu hızlandırmaktadır. Türkiye, dünya çapında yüksek erozyon riskine sahip ülkelerden biridir ve her yıl kasıtlı veya kasıtsız çıkan orman yangınları bu durumu daha da tehlikeli hale getirmektedir.
– Maden ve İnşaat Faaliyetleri: Maden çıkarma ve inşaat projeleri, doğal habitatları tahrip ederek arazi bozulmasına neden olmaktadır. Bu durum hem yaban hayatının yok olmasına hem de halk sağlığının tehlikeye düşmesine neden olmaktadır.
4) Plastik ve Atık Yönetimi
–Plastik Kirliliği: Tek kullanımlık plastiklerin yaygın kullanımı, çevresel kirliliğe önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. Denizler ve nehirler plastik atıklarla dolup taşmaktadır.
– Atık Yönetimi: Atıkların düzenli depolanmaması ve geri dönüşüm oranlarının düşük olması, çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır, Üstüne üstlük Avrupa ve diğer birçok ülkeden atık ithal edilmesi bu durumu oldukça kötüleştirmektedir.
5) Biyolojik Çeşitliliğin Kaybı
– Doğal Yaşam Alanlarının (Habitat) Kaybı:Şehirleşme, sanayi ve kontrolsüz bir şekilde tarım alanlarının genişlemesi, doğal habitatların yok olmasına ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açmaktadır.
– Koruma Alanlarının Yetersizliği: Koruma altındaki alanların yetersizliği ve mevcut alanların etkin yönetilememesi, Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğini tehdit etmektedir
6) İklim Değişikliği
– Kuraklık ve Sıcaklık Artışı: Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerini en şiddetli hisseden ülkelerden birisidir. Artan sıcaklıklar ve değişen yağış rejimleri tarım ve su kaynakları üzerinde baskı oluşturmaktadır.
– Ekstrem Hava Olayları: Seller, fırtınalar ve kuraklık gibi ekstrem hava olaylarının sıklığı artmakta, bu durum tarım ve altyapı üzerinde ciddi etkiler yaratmaktadır
Bu sorunların üstesinden gelmek için sürdürülebilir kalkınma politikalarının benimsenmesi, çevre dostu teknolojilerin kullanımı ve toplumsal farkındalığın artırılması gerekmektedir. Hem bireysel hem de kurumsal düzeyde atılacak adımlar, Türkiye’nin çevresel sürdürülebilirliğine önemli katkılar sağlayacaktır.
Bu nedenle;
– Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak için rüzgâr, güneş ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar artırılmalıdır.
– Enerji verimliliği projeleri teşvik edilmeli ve binaların enerji performansını artırmak için çıkarılan yönetmelikler uygulanmalıdır.
– Türkiye’nin 2017 yılında başlattığı Sıfır Atık Projesi, atıkların kaynağında ayrıştırılması ve geri dönüştürülmesini teşvik etmesine rağmen uygulama oldukça yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle daha radikal önlemler alınmalıdır.
– Plastik kullanımını azaltmayı ve geri dönüşümü artırmayı amaçlayan poşet ücretlendirmesi 2019 yılında yürürlüğe girmesine rağmen bunun dışında hiçbir adım atılmamıştır.
– Tarımda su tasarrufunu sağlamak amacıyla modern sulama teknikleri teşvik edilmeli ve damla sulama gibi verimli sulama yöntemleri yaygınlaştırılmalıdır. Bu konuda gösterilen çabalar maalesef yetersiz kalmaktadır.
– Yeni atıksu arıtma tesislerinin inşası ve mevcut tesislerin iyileştirilmesi ile su kirliliğiyle mücadele edilmelidir. Bu tesisler, endüstriyel ve evsel atık suların arıtılmasında önemli rol oynamaktadır. Bu konu da maalesef belediyelerin insafına terk edilmiştir.
– Türkiye; orman alanlarını genişletmek ve erozyonu önlemek için ağaçlandırma kampanyalarını sıklaştırmalıdır. 2019 yılında “Geleceğe Nefes” kampanyası kapsamında milyonlarca fidan dikilmişancak devamı gelmemiştir.
– Biyolojik çeşitliliği korumak amacıyla milli parklar ve doğal koruma alanlarının sayısı artırılmalı ve bu alanların etkin yönetimi sağlanmalıdır.
– Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı 2021 yılında onaylayarak sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunmuştur. Bu çerçevede, yenilenebilir enerji yatırımları ve enerji verimliliği projelerini önceliklendirmesi beklenmektedir.
– Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için ulusal stratejiler ve eylem planları geliştirmiştir. Bu planlar kapsamında, emisyon azaltımı, uyum çalışmaları ve farkındalık artırma faaliyetleri yer almakta ancak maalesef bu strateji ve planlar kağıt üzerinde kalmıştır.
– Çevre bilincini artırmak amacıyla okullarda ve topluluklarda eğitim programları düzenlenmelidir. Sınırlı sayıda demokratik kitle örgütü bunları düzenlemesine rağmen, kamudan yeterince destek görmemektedir.
– Kamuoyunu çevresel konular hakkında bilgilendirmek için çeşitli kampanyalar düzenlenmeli, medya ve sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşılmaktadır.
Bu adımlar, Türkiye’nin çevre sorunlarıyla başa çıkma ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etme çabalarının önemli bir parçası olmalıdır. Ancak, bu çabaların başarıya ulaşması için tüm paydaşların katılımı ve daha fazla ulusal ve uluslararası iş birliği gereklidir.
Kamuoyuna saygıyla sunulur.