Sahipli/sahipsiz küçük evcil hayvanlar, çiftlik hayvanları ya da yaban hayvanları fark etmeksizin tüm hayvanlar, çeşitli şekillerde hayatımızın bir parçasıdır. Tıpkı çocuklar gibi, kendi haklarını savunamayan, derdini anlatamayan hayvanlar toplumdaki en savunmasız canlıların arasındadır. Dahası kendilerini insanlara karşı korumaları ve savunmaları her geçen gün zorlaşmaktadır.
Artan şehirleşme ile birlikte ormanlardaki hayvanların yaşam alanları işgal edilmiş, kendilerine uygun olmayan alanlarda yaşamaya zorlanmışlardır.
Sahipsiz hayvanların sağlığı ve refahı konusunda, kanunun kendilerine verdiği görevleri yerine getir(e)meyen yerel yönetimler, sahipsiz hayvanların popülasyonunun giderek artmasına sebep olmakta, bu süreçten hayvanlar ve insanlar, özellikle çocuklar zarar görmektedir. Elbette yaşamımızı paylaştığımız küçük evcil hayvanlar da insan şiddetinden giderek daha fazla etkilenmektedir.
Çiftlik hayvanlarının refahı ve hakları ise çıkarılan kanunlara rağmen tamamen görmezden gelinmektedir. İnsan beslenmesinde rol oynamaları, bu hayvanların yaşadıkları ortamdaki bakımlarından, beslenmelerinden kesime kadar giden süreçler dahil en insancıl şartların ve koşulların, hayvan refahının ve sağlığının sağlanarak, özen gösterilmesi gerekliliğini ortadan kaldırmamaktadır.
Dün, önce Ankara Yenimahalle’de ağaca asılı halde bulunan 17 köpek ve ardından Et ve Süt Kurumu Adana Et Kombinasından medyaya yansıyan görüntüler hayvanların uğradığı şiddettin boyutunu da gözler önüne sermiş ve veteriner hekimler olarak tüm hayvanlara karşı uygulanan şiddetin karşısında olduğumuzu daha güçlü ifade etmemiz gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Hayvanlara karşı şiddet ile insanlara yönelik şiddet arasında bir bağlantı olduğuna dair çok güçlü bilimsel kanıtlar vardır. Ülkemizde ne yazık ki hayvanlara şiddetin boyutu tam olarak anlaşılamamıştır. Hayvanlara şiddet uygulayan kişilerin daha sonra insana şiddet uyguladığı ve bunun tersi olarak insana şiddet uygulayan kişilerin hayvanlara da şiddet uyguladığı bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur. Hayvana şiddetin sadece hayvanlar ile sınırlandırılamayacağı ve bu şiddetin aynı zamanda bir halk sağlığı problemi olarak karşımıza çıktığı unutulmamalıdır. Hayvana şiddet konusunun çok iyi soruşturulması ve gözlenmesi ile birlikte cezalar artırılarak caydırıcı hale getirilmeli, hayvana şiddeti önlemek, hayvan sevgisini geliştirmek ve hayvanlara karşı nasıl davranılmasını gerektiğini öğretmek için okul öncesinden başlanarak çocuklar eğitilmeli, ilkokullara hayvanlar ile ilgili dersler konulmalıdır. Hayvana şiddeti önlemek sadece hayvana şiddeti önlemek değil insanların hayatını da korumak ve toplumumuzda da şiddeti azaltmak anlamına gelmektedir.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi olarak hayvanlara karşı uygulanan her türlü şiddetin karşısında olduğumuzu bir kez daha bildiririz. Suçluların en ağır şekilde cezalandırılması için sürecin takipçisi olacağız.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi