3 Kasım Tek Sağlık Günü’nde deprem nedeniyle ortaya çıkan asbeste dikkat çekiyoruz
Tek Sağlık yerel, ulusal ve küresel düzeylerde — insanlar, hayvanlar ve çevre bakımından ideal sağlık koşulları elde etmek için — farklı disiplinlerin iş birliği içinde çalışmasını kapsayan bir yaklaşımdır. Tek Sağlık Günü’nün 2023 yılı teması ise “İnsan, hayvan ve çevre sağlığı birbirine bağlıdır: Birini korursak hepsinin korunmasına yardımcı oluruz.” şeklinde belirlenmiştir.
Son yıllarda ortaya çıkan iklim değişikliği, pandemi, vektörel hastalıklar gibi küresel sorunların yanında, özellikle 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra ortaya çıkan su ve hijyen yetersizliği ve bulaşıcı hastalıkların artması gibi ulusal sorunlar, ülkemizde Tek Sağlık yaklaşımına olan ihtiyacı daha da belirginleştirmiştir.
Deprem nedeniyle, binlerce canımızın bizlerden kopması sonucu toplumsal olarak yaşadığımız büyük duygusal travmayı takiben ve halen deprem bölgesindeki yurttaşlarımızın yaşadığı birçok problemin yanında, bölgeyi etkileyen çevre sorunları da insan ve hayvan sağlığını tehdit edecek hale gelmiştir. Bunlardan biri de asbesttir. Asbest, etkisi hemen belli olmayacak ama sonrasında kanser gibi ciddi rahatsızlıklara neden olabilecek bir tehlike olarak gündemimizde kalacak gibi görünüyor.
Asbest, doğal yollardan oluşan lifli yapıda bir grup mineral için kullanılan ortak bir isimdir. Fiziksel özellikleri asbestin geçmişte birçok işkolunda kullanılmasına ve bu yaygın kullanım da kaçınılmaz olarak insanların asbestle yoğun temasına neden olmuştur. Ancak Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), asbest maddesini “kesin kanserojen” (Grup 1 kanserojen) olarak sınıflandırmaktadır.
Avrupa Birliğine üye ülkelerde 2005 yılından itibaren asbest üretimi ve kullanımı yasaklamıştır. Türkiye’de de Avrupa Birliği mevzuatı benimsendiğinden 2010 yılında asbest üretimi ve kullanımı tamamen yasaklanmıştır. Ancak yasaklanan tarihe kadar inşa edilen birçok konut, kamu veya özel binada halen tonlarca asbestin olduğu bilinmekte, depremde yıkılan veya ağır hasarlı binaların molozlarında oldukça fazla asbest bulunduğu da önemli bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. AFAD tarafından yapılan açıklamalarda da depremde yıkılan binaların büyük çoğunluğunun eskiden inşa edilmiş binalar olduğu ifade edilmektedir. Asbest lifleri gözle görülemediklerinden bunlardan kaçınmak pek de mümkün olamamaktadır. Lifler havalandıklarında hava akımı çok az olsa bile günlerce havada asılı kalabilmekte ve solunum yoluyla akciğerlere kadar gidebilmektedir. Yıkılan binalardan çıkan molozların kaldırılması sırasında etrafa oldukça fazla asbest lifi yayılması da kaçınılmazdır. Molozların kaldırılması sırasında ileride daha vahim sonuçlarla karşılaşmamak için çok daha dikkatli olunmalı ve bilinçli hareket edilmelidir.
Depremden etkilenen illerimizde yaygın şekilde tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Enkazın kaldırılması ve taşınması sırasında toz oluşumunu engelleyecek önlemlerin alınmaması, asbestli enkaz depolama alanlarının belirlenmemesi veya gelişigüzel çevreye dökülmesi durumunda yeraltı suları dahil su kaynakları ile tarım arazileri başta olmak üzere toprağın kirleneceği, bunun insan ve hayvan sağlığını da olumsuz etkileyebileceği unutulmamalıdır. Molozların usulüne uygun olarak toplanması ve çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyecek şekilde depolanması bölgedeki yaşam için elzemdir. Söz konusu önlemler alınmaz ya da uygulanması takip edilmezse gelecekte ciddi sağlık sorunları yaşanacağından kaygı duyuyoruz.
Prof. Dr. Murat ARSLAN
TVHB Merkez Konseyi Başkanı