Arı deyip geçmeyelim… Coronavirüs’ün dünyayı kasıp kavurduğu, binlerce insanın ölümüne neden olduğu ve de doğanın insanoğluna adeta “bana iyi davranmadınız, bu size ders olsun” dediğini yoğun hissettiğimiz şu günlerde arılarımıza sahip çıkalım…
Birleşmiş Milletler (BM), 2017 yılında 20 Mayıs’ı “Dünya Arı Günü” olarak ilan etti…
Niye mi; arıların ve diğer tozlayıcıların insanlık ve dünyamız için taşıdıkları önemin hatırlatılması, bu konuda bir farkındalık oluşturulması ve de arıların ve diğer tozlayıcıların gelişebilmesi için hayatta kalma koşullarını iyileştirmek ve yaşam alanlarına ışık tutmak için…
Çünkü tozlayıcılar, ekosistemin korunması, artan nüfusun sürdürülebilir şekilde beslenmesi ve de biyo çeşitliliğin korunmasına yardımcı olmada hayati derecede önemli bir role sahip…
Arılar konusunu gündeme taşıyan Türk Veteriner Hekimler Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, Albert Einstein’nın “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır.” Sözünü hatırlatıyor…
“Arılar yaşam demek, arı varsa hayat var. Hepimizin yaşamı, onların yaşamına bağlıdır. Onlarsız, yemeye alışkın olduğumuz ürünlerin çoğu tehlikeye girmektedir.” Diyen Eroğlu, tozlaşmayla ilgili şu bilgileri aktarıyor:
“Tozlaşma, bitkiler dünyasında, türlerin devamlılığını sağlıyor… Yapılan gözlemlere göre, insanların besinlerinin yüzde 90’ından fazlasını oluşturan 100 bitki türünden dörtte üçü arıların tozlaşması (polinasyon) sayesinde elde ediliyor. Günde 20 bin arı kovandan bir kaç kez çıkarsa, her gün 20 milyon veya daha fazla çiçeğin tozlaşması sağlanabilir. Tarımsal ürünlerin arılar tarafından tozlaştırılması yalnızca verimi artırmakla kalmaz aynı zamanda meyve kalitesini de yükseltir.”
Eroğlu’nun altını çizdiği bir diğer konu ise COVID-19 sürecinde hastalıklardan korunma ve tedavisinde bal, propolis ve arı sütü gibi arı ürünlerinin kullanılmasının araştırılması…
Bu ürünlerin, bakteri, virus ve diğer enfeksiyonlarla mücadelede doğal destek ürünleri olduğuna vurgu yapıyor Ali Eroğlu…
Türkiye’nin sahip olduğu yaklaşık 8 milyona yakın kovan varlığı ile dünyada 2”inci sırada olması, 120 bin ton dolayındaki bal üretimi ile dünyada 6’ıncı sıralarda yer alması, hem kovan varlığı ile hem de bal üretimi bakımından dünyanın en önemli ülkeleri arasında bulunması da diğer kayda değer veriler…
Ancak bu avantajları ile birlikte arıcılık ile ilgili yasal ve yapısal düzenlemelerdeki eksikler de memleketin başka önemli bir gerçeği…
TVHB Merkez Konseyi’nin bu konudaki tespit ve talepleri şöyle;
Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde arıcılık sektörünün tüm bileşenlerinin temsil edileceği, bütçesi olan, düzenli olarak verilerin kayıt altına alınabileceği, koordinasyon odaklı bir daire başkanlığının kurulması… Arıcılık Kayıt Sistemi’nin (AKS) revize edilmesi ve dijital takip sisteminin zorunlu hale getirilmesi… Kamu, STK’lar ve özel sektör işbirliği ile, arıların sağlığını tehdit eden onlarca hastalığı tehdit olmaktan çıkarıp minimize etmek üzere ulusal bir proje uygulanması… Bu konudaki eğitim çalışmalarının bilinçli ve planlı olarak yürütülmesi… Acilen de başta Anadolu arı ırkı olmak üzere, alt ekotiplerinin tespit edilerek gen kaynaklarının sertifikalandırılması…
Kim bilir daha ne pandemiler görecek bu evren… Henüz vakit varken zor olmasa gerek… Hiç olmazsa arılara kulak verelim insanlık olarak, insanlık için!
https://www.baskentgazete.com.tr/aysel-kanber/arilara-kulak-verelim/haber-28398