Koronavirüsün hayvandan insana ve insandan hayvana geçip geçmeyeceği tartışılmaya devam ediyor. Bilim insanları yeterli açıklamayı yapsa da bazı evcil hayvan sahipleri, virüs bulaşmasından kendisi ve köpeği ya da kedisi için endişelenerek, onları sokağa veya barınağa bırakmaya başladı.
Tarım Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Kırıkkale Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naim Deniz Ayaz koronavirüsün insanlardan hayvanlara ve hayvanlardan insanlara geçip geçmeyeceği konusu ile virüsün laboratuvarda üretildiği iddialarını CRI Türk Türkiye’ye değerlendirdi.
Prof. Dr. Naim Ayaz, şu ana kadar elde edilen bilimsel verilerin koronavirüsün insandan insana bulaştığı yönünde olduğunu ve henüz hayvandan insana doğru bir bulaşmaya dair bir vakanın olmadığını söyledi.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Naim Deniz Ayaz, şu anda uluslararası tüm kuruluşların ve son dönemde elde edilen bilimsel bulguların Covid-19 hastalığının hayvandan insana bulaşmadığı ve insandan insana damlacık yoluyla bulaşmanın meydana geldiği yönünde olduğunu dile getirerek, “Ancak tam tersi durum söz konusu olabiliyor. Dünyada çeşitli vakalar var, Covid-19 hastalığının insandan hayvana bulaştığına dair bazı vakalar mevcut. Bunlarla ilgili ilk vaka Hong Kong’da iki köpekte ortaya çıktı. Köpeklerde herhangi bir semptom görülmemişti ama virüs tespit edildi. Bulaşmanın Covid-19 taşıyıcısı olan sahiplerinden olduğu belirlenmişti. Daha sonra Belçika’dan bir açıklama geldi. Brüksel’de bir kedide virüse rastlandı. Bu vakanın farkı da kedinin bu virüse dair hafif semptomlar gösteriyor olmasıydı. Fakat bu vakada da kedinin sahibinde Covid-19 tespit edilmişti.” dedi.
HAYVANDAN İNSANA BULAŞMA YOK
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Newyork şehrinde bir hayvanat bahçesinde kaplan ile aslanlarda etken tespit edildiğini ve burada da bulaşmanın hayvan bakıcılarından olduğu yönünde bir bilginin olduğunu aktaran Ayaz, “Aslan ve kaplanlarda çeşitli bulgular gözükmesi üzerine analiz yapıldığı zaman bu hayvanlarda da Covid-19’un varlığı tespit edildi. Burada bakıcılarda da görülmüştü. Daha sonra Wuhan’da genel bir tarama gerçekleştirildi ve bu genel tarama kapsamında çok fazla kediden örnek alındı. Rakamlara bakacak olursak, toplamda 102 kediden örnek alındı bunların 15’inin antikor pozitif olduğu belirlendi daha sonra ABD’de iki kedide rastlandı. Bu iki kedi de semptom gösteriyordu ancak sahiplerinden sadece biri Covid-19 hastasıydı. Diğer kedinin ise aynı evde yaşadığı diğer kedide veya sahibinde Covid-19’a rastlanmadı. Böylece kediden kediye de bulaşmanın her zaman olmadığı yönünde bir görüş oluştu. Son olarak Hollanda’da kürkü için yetiştirilen vizonlar var. Hollanda’da birbirine 15 km mesafedeki iki farklı çiftlikte vizonlarda solunum semptomlar tespit edildi. Yapılan analizde vizonlarda da Covid-19 hastalığı belirlendi ve çiftlikteki bakıcılarda da Covid-19 varlığı belirlendi. Bakıcılardan hayvanlara geçtiği yönünde de bir görüş var. Dolayısıyla şu ana kadarki bilgiler uluslararası kuruluşların açıklamaları da bu yönde. Evcil hayvanlardan insanlara değil de insanlarda bu hayvanlara bir geçiş olduğu ifade ediliyor.” diye konuştu.
Tarım Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Naim Deniz Ayaz, hastalığın yurt dışından Türkiye’ye geldiğini dolayısıyla burada evcil hayvanların bu hastalık etkeninin doğal taşıyıcısı olarak görülmelerinin tamamen yanlış bir tutum olduğunu belirtti. İnsanların dışarıya çok daha fazla çıktığını ve dışarıda farklı insanlarla temasın yoğun olduğunu anımsatan Ayaz, her zaman için insanların hastalığı eve getirme potansiyelinin çok daha yüksek olduğu bilgisini paylaştı.
“ÜÇ TEMEL TEORİ VAR”
Yeni tip koronavirüsten kaynaklanan Covid-19 salgınının görülmesinden bu yana, bazı Batılı basın kuruluşları virüsün Wuhan Viroloji Enstitüsü’nden çıktığı konusunda iddialar yayımladılar. Ancak dünya genelinde çok sayıda bilim insanı söz konusu iddiayı yalanlamanın yanı sıra, son yapılan araştırmaların sonuçlarının virüsün doğal yollarla ortaya çıktığını gösterdiğinin altını çizdi.
Kırıkkale Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naim Deniz Ayaz, virüsün laboratuvarda üretildiği iddialarına da açıklık getirdi.
Bu konuda farklı kişiler veya kurumlar tarafından ortaya konan üç temel teori olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ayaz, şunları söyledi:
“Birincisi, virüsün genetik mühendislik ürünü olduğuna dair teori. Bu, diğer teorilerin yanında en zayıf olan teori. Bir de dünya genelindeki bilim insanlarının bu yönde bir delil olmadığı gerekçesiyle kesinlikle kabul etmediği bir görüş. Bu konuda bilim insanlarının genel kabulü virüsün doğal yollarla ortaya çıktığına dair.
Yapılan çalışmalarda ve genetik verilerde SARS-CoV-2’nin yani bunun genetik mühendislik ürünü olmadığını ortaya koyan veriler de var. SARS-CoV-2’nin daha önce kullanılmış herhangi bir virüsün omurgasına sahip olmadığı diğer bir deyişle bilinen hiçbir virüsün birleştirilmiş bölümünü içermediği ortaya kondu. Eğer virüste bir mutasyon olsaydı bunun hem sekans analizinde belirli emarelerini görmemiz gerekirdi hem de virüsün mutasyon aile ağacında bazı çarpıtmaların olması gerekirdi. Yine bu emarelerin de olmadığı görülüyor. Bu nedenle bilim camiası virüsün genetik mühendislik ürün olduğu teorisini kabul etmiyor. Bu, komplo teorisyenlerinin teorileri şeklinde önümüzde duruyor.”
WUHAN’DAKİ LABORATUVARLARDA BİYOGÜVENLİK SEVİYESİ ABD VE AVRUPA’DAKİLERDEN YÜKSEK
Tarım Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Naim Deniz Ayaz, ikinci bir teoriden de söz ederek, bu teorinin etkenin Wuhan’daki bir laboratuvardan sızmış olabileceği yönündeki tez olduğunu vurguladı.
“Bunu güçlendiren iki veri var.” diyen Prof. Dr. Ayaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Wuhan’da iki laboratuvar bulunuyor. Biri, Wuhan Viroloji Enstitüsü diğeri de Wuhan Hastalık Kontrol Merkezi. Wuhan Hastalık Kontrol Merkezi bahsedilen deniz ürünleri pazarına çok yakın. Dolayısıyla acaba buradan ya da Wuhan Viroloji Enstitüsü’nden sızmış olabilir mi gibi çeşitli düşünceler bulunuyor. Bu düşüncelerin de temeli, bu laboratuvar kurulduğu zaman Washington Post’ta bir yazı çıkmıştı. ‘Çin’de bu düzeyde laboratuvar güvenlik seviyesini sağlayabilir mi, buradan sızma meydana gelebilir mi?’ diye fikirler vardı. Ancak takip eden süreçte burayı ziyaret eden bilim insanlarının yazdıkları kadarıyla buradaki biyogüvenlik seviyesinin oldukça yüksek olduğu hatta ABD ve Avrupa’dakilerden de yüksek olduğunu söyleyenler de oldu. Bunun haricinde esas olarak etkenin zamanlamasıyla ilgili bir problem var. Gördüğümüz yarasadan olan koronavirüslere çok benzer bir virüsten bahsediyoruz. Yüzde 96 benzerliği olan bir virüs. Ancak, Çin’de salgın ilk ortaya çıktığında A ve B türleri daha çok sirküle olurken sonra C türü de türedi. Bunun karşılaştırılmış sekansların analizinden anlıyoruz.
Özellikle burada şu çok önemli, Wuhan şehrindeki tür yarasa ile en benzer tür değil, Guandong şehrinde yoğun olarak görülen tür genetik olarak daha benzer. 24 Aralık ile 17 Ocak tarihleri arasında Wuhan’da görülen her 23 vakadan 3’ü A tipi gerisi B tipi ancak Guandong’da 9 vakadan 5’i A tipi. Yani Guandong şehrindeki yarasadan elde edilen birinci türe daha yakın bir tür. Bu nedenle aslında salgının esas kaynak noktasının birkaç nokta olabileceği ya da Wuhan olmayabileceği yahut kırsal yerleri olabileceği yönünde görüşler var. Netleşmiş değil, bu da laboratuvar kaynaklı olamayacağını savunanların kullandıkları bir sav.”
VİRÜS YARASALARDAKİ KORONAVİRÜS İLE YÜZDE 96 BENZER
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Naim Deniz Ayaz, şu an bilim dünyasının kabul ettiği en güçlü tezin bu virüsün doğal yollarla meydana geldiği ve doğal bir seleksiyon geçirerek güçlendiği bu şekilde de insandan insana bulaşabilir hale geldiği yönünde olduğunu bildirdi.
“Bu en son Nature dergisinde detaylı şekilde yayınlandı.” ifadesinin kullanan Prof. Dr. Ayaz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Virüsün yarasalardaki koronavirüs ile yüzde 96 benzer olduğu, bir doğal seleksiyon geçirdiği ancak bu noktada da iki teori var. Bu doğal seleksiyonu hayvandan insana geçmeden önce hayvanda mı geçirdiği ya da hayvandan insana zoonatik bir bulaşma olduktan sonra insanda geçirip bu kadar yüksek bir bulaş ve patojenite özelliği kazandığı noktasında da iki farklı teori var. Bu bağlamda ilk konakçısının virüsün yarasa olduğu kabul ediliyor ancak ara konakçısının henüz ne olduğu belirlenemediği için hayvan pazarında da çok farklı hayvan türleri bulunabildiğinden ve ilk vakaların da büyük bölümü hayvan pazarı ile ilişkili olması nedeniyle şu anda bu görüş ortada.”
Haber: Tuğçe Akkaş