Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, “Meraları Türkiye genelinde yeniden rehabilite etmeliyiz. Islah etmeliyiz. Avrupa ülkelerinde mera hayvancılığı olduğu için et fiyatları Türkiye’ye göre uygun. Tüketici Avrupa’da daha ucuza tüketirken Türkiye’de daha pahalıya yiyoruz” dedi.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, Genel Sekreter H. Haluk Aşkaroğlu ile birlikte Kastamonu Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Hacı İbrahim Maşalacı’yı ziyaret etti. Ziyarette açıklamalarda bulunan Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, “Eğer biz ilerlemiş ülkeler seviyesine getirebilirsek ülke olarak inanıyorum ki veteriner hekimlerde mesleğini hem daha iyi icra edecekler hem de şöyle bir kural vardır, geleceğe dair üretim planlarının yapılması gerekiyor. Üretim planlarını yapamayan ülkeler değişik şekilde bedel ödemek zorundalar. Bu açıdan hayvansal gıdalar özellikle stratejik önem kazanıyor. Hayvancılığın direk muhatabı olan veteriner hekimlerde bir stratejik meslek olarak görüyoruz” dedi.
“Beslediğimiz hayvan, ülkemizdeki ihtiyacı karşılamıyor”
Türkiye’de beslenen hayvan sayısının gerekli ihtiyacı karşılamadığını söyleyen Eroğlu, “Ülkemizin bugün gelmiş olduğu hayvancılık seviyesinde istenilen mutluluk verici bir noktada değiliz. Halen ülkemize dışarıdan hayvan ithal ediliyor. Et ithal ediliyor. Bu ülkemizdeki üretimin yeterli ihtiyacı karşılayacak seviyede olmadığını gösteriyor. O zaman üretime dönük üretim planlamalarının yapılması gerekiyor. Dünya şuanda iki konuda yarış halinde. Bir tanesi artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak, diğeri de kaliteli ürün elde edebilmek. İleri hayvancılık için Türkiye’de ileri veterinerlik uygulamaları gerekiyor şeklinde bir slogan geliştirdik. İleri veterinerlik uygulamalarını bizler çok önemli buluyoruz. Avrupa Birliği’nin mevzuatının yüzde 25’i ileri veterinerlik hekimliğiyle ilgilidir. Bu ülkelerde hayvansal varlığın üretiminde veteriner hekimler vardır. Uluslararası kurallara uygun bir yapının ülkemize kazandırılması gerekiyor. Veteriner hekimliğin bütüncül bir yapıya kazandırılması, yetki ve sorumluluk kargaşasının ortadan kaldırılması, daha aktif, motivasyonu yüksek, zamanı iyi kullanabilen ve her şeyden önemlisi hayvan varlığının yönetimini başarabilmektir. Bugün maalesef ülkemizde hayvan varlığımız yönetim anlamında istenilen şekilde ileri ülkeler gibi yönetilemiyor. Bunun da temel ayaklarından bir tanesi temel yapılanmayı ülkemizde gerçekleştirmek lazım. Bu yapıyla gitmiyor yani 1984 yılındaki organizasyon bir kırılma noktası oldu ama yetki ve sorumluluk kargaşası halen yaşanıyor” diye konuştu.
“Hayvancılığın gelişmesi, insanların daha sağlıklı ve dengeli beslenmesini sağlayacak”
Türkiye’de görülen hayvan hastalıklarının birçoğunun ‘zoonoz’ denilen ve insanlara da bulaşabilen hastalıklar olduğunu ifade eden Eroğlu, “Hayvancılığın gelişmesi, insanların daha sağlıklı ve dengeli beslenmesini sağlayacak. Dünyadaki bütün ülkeler hayvan hastalıklarından önce koruyucu tedavi olarak harcadıkları bütçe ile harcadıktan sonraki bütçe çok farklıdır. Yani hastalıklar olduktan sonraki bütçeler yaklaşık koruyucu amaçlı yapılan bütçelerin 3 katı civarındadır. O zaman koruyucu hekimlik yok. Koruyucu hekimliğin muhatabı yine veteriner hekimlerdir. Çiftlikten sofraya kadar, sağlıklı gıdanın bütün arkalarında veteriner hekimler vardır” şeklinde konuştu.
“Türkiye ithal ettiği hayvanı bile ithal yem ile besliyor”
Türkiye’nin ithal ettiği hayvanı ithal ettiği yem ile beslediğini vurgulayan Eroğlu, şöyle konuştu:
“Bölgelerdeki desteklemeler göre kazandırılması gerekiyor. Bugüne kadar çok değişik destekler verildi bu ülkede. Bizim üzerinde özellikle durduğumuz ve ısrar ettiğimiz şudur; bunların mutlaka etki analizlerinin yapılması gerekiyor. Ne kadar yapıldığı, nasıl yapıldığı, doğru yapılıp yapılmadığı, katkısının nasıl olduğu, etkisi ne kadar olduğu gibi soruların cevabını bulup geleceği ona göre planlamak gerekiyor. Özelikle 1990 yılından sonra ülkemizde damızlık hayvan ithalatı getirildi. Bunun sebebi hem suni tohumlama hizmetlerini Türkiye’de geliştirmek hem de damızlık hayvan getirerek o hayvanların devamlılığını sağlamak idi. Bu döngü böyle devam edecek. Verimi düşük ırkların yerine verimi yüksek hayvan ırklarının Türkiye’ye kazandırılması amaçlanıyordu. Bunda bence başarılı olamadık. Geldiğimiz noktada hala Türkiye ithal ettiği hayvanı bile ithal yem ile besliyor. Hem besleme açısından hem ıslahı açısından, hem hastalıklarla mücadelede hem destekler daha da önemlisi sağlam bir yapılandırma Türkiye’ye kazandırılması sonrasında ülkemizin potansiyelinin en yükseğe çıkacağını düşünüyorum.”
“Avrupa’da mera hayvancılığı olduğu için et fiyatları Türkiye’ye göre uygun”
Avrupa ülkelerine göre kırmızı etin Türkiye’de daha pahalı olduğuna dikkat çeken Eroğlu, şunları kaydetti:
“Bunu kabul ediyoruz. Fiyat farkının fazla olmasında girdi maliyetlerinin yüksek olması en büyük etkenlerden bir tanesidir. Hayvancılık maliyetlerinin yüzde 60’ı yemdir. Yem fiyatları yüksek olduğu zaman et fiyatları da yüksek oluyor. Bunu çözebilmek için Türkiye’nin bir strateji geliştirmesi gerekiyor. Türkiye’de her yıl yaklaşık 4 milyon hektarlık alan nadasa bırakılıyor. Devlet alacağı bir karar ile bu nadas alanlarına yem bitkisi ekme zorunluluğu getirebilir. Meraları Türkiye genelinde yeniden rehabilite etmeliyiz. Islah etmeliyiz. Avrupa ülkelerinde mera hayvancılığı olduğu için et fiyatları Türkiye’ye göre uygun. Tüketici Avrupa’da daha ucuza tüketirken Türkiye’de daha pahalıya yiyoruz.”
“5,2 milyar TL destekle hayvancılığı ülkemizde geliştiremeyiz”
Türkiye’nin tarımsal desteklemelere 16 milyon TL aktardığını ve bunun içerisinde hayvancılık desteğinin de 5,2 milyar TL olduğunu kaydeden Eroğlu, şöyle devam etti:
“Avrupa’da tarım arazilerinin yüzde 70’i yem bitkilerine ayrılıyor. Türkiye’de bu oran yüzde 26. Biz yüzde 26 ile bunu çözemeyiz. Şu anda tarımsal destekler 16 milyar TL. Bunun içerisinde hayvancılık desteği de 5,2 milyar TL. Bu kadar destekle bizim Türkiye’de hayvancılığı arzu ettiğimiz şekilde gerçekleştirmemiz mümkün değil.
Türkiye’de şu anda 31 tane veteriner fakültesi bulunuyor. Bunun 26 tanesi eğitim ve öğretim veriyor. Her yıl bu fakültelerden binlerce öğrenci mezun oluyor. Gelecekte işsizler ordusu oluşacak. Bizim yaptığımız hesaplamaya göre şu anda kamuda istihdam edilen veteriner hekim sayısının yarısında yakın bir bölümünün daha kamuda istihdam edilmesi gerekiyor. Açılan veterinerlik fakültelerinin açılan standartlara uygun olması gerekiyor. Bu fakülteler bir lise açılır gibi açılmaz. Laboratuar alt yapısı, hastane alt yapısı, uygulama alanları, değişik fiziki mekanlar olması gerekiyor.”
Sokak hayvanlarını içinde bir bütçenin olması gerektiğini ve bu bütçe sayesinde sahipsiz hayvan sorununun çözülebileceğini belirten Eroğlu, “Bunun yanı sıra ilkokulda çocuklara hayvan sevgisini de kazandırmamız lazım. Biz, üzerimize ne düşüyorsa bu konularda yapmaya hazırız” dedi.