TÜRK VETERİNER HEKİMLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ BAŞKANI ALİ EROĞLU’NUN 12 MART 2019 TARİHİNDE AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ TARAFINDAN DÜZENLENEN 12 MART, MEHMET AKİF ERSOY VE 18 MART ŞEHİTLERİ ANMA GÜNÜ KONULU ETKİLİĞİNDE YAPTIĞI KONUŞMA.
Bu çok anlamlı program sebebiyle Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi ve şahsım adına seçkin topluluğunuza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Sayın Prof.Dr. Erkan Karadaş’a ve oda başkanımız Sayın Prof. Dr. Fatih Mehmet Birdane’ye şahsımı davetleri ve katkıları için teşekkür ediyorum.
Kurtuluşumuzun ve bağımsızlığımızın mihenk noktalarından Afyonkarahisar’da bulunmaktan mutluyum ve onur duymaktayım.
Bu vesile ile “ Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” mısralarında dile getirilen şehitlerimizi, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete irtihal eden gazilerimizi ve kahraman ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Yine bir veteriner hekim olan sarsılmaz bir imanın ve inancın sahibi Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum.
Değerli konuklar, değerli katılımcılar;
TVHB’nin kuruluş yılı 9 Mart 1954 tür. Kuruluş kanunu olan 6343 sayılı Kanun 9 Mart 1954 yılında kabul edilmiş, 18 Mart 1954’te Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
TVHB Merkez Konseyi olarak bu yıl kuruluş yıl dönümü sebebiyle 9-10 Mart’ta Çanakkale Veteriner Hekimleri Odası Başkanlığının ev sahipliğinde düzenlenen programa katıldık.
İlk gün dünden bugüne TVHB, 12 Mart İstiklal Marşımızın kabulü ve Çanakkale Savaşlarının sunumları ile panel yapıldı. İkinci gün Gelibolu Yarımadasında savaşın geçtiği yerler ziyaret edildi.
Değerli Hazirun;
12 Mart ve 18 Mart Türk Milleti için yeniden var olmayı anlatır.
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi sonunun başlangıcı olarak bir dönüm noktası olmuş, bir devrin battığı gün olarak tarihteki yerini almıştır.
18 Mart sosyal, siyasal gelişmelere olan müthiş etkisi ile dünyadaki dengeleri değiştirmiştir.
Kurtuluş savaşının kazanılmasının temelinde Çanakkale muharebelerinin başarısının payı büyüktür.
Çanakkale Zaferi ile milli mücadele ruhu meşaleleri yakılmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk temel taşları bu mücadeleler sırasında atılmış ve Türk Milleti’ne M. Kemal Atatürk’ü kazandırmıştır.
Atatürk ile Türk Milletinin buluşması, Türk’ün tarih sahnesinden silinmesini önlemiş, tarihin seyrini değiştiren bir kahraman olarak tarihe mal olmuştur.
Değerli katılımcılar;
Anadolu’da gözü olanlar şu iki tarihi hazmedememişlerdir. 1.si 1071, diğeri 1453’tür.
Son yüzyılda yaşananlara bakıldığında bir üçüncü tarihte 1923 olarak görülmektedir.
İstekler ve hakimiyet projeleri dünde kalmadı devam ediyor. Anadolu’nun Dünya hegemonya kavgasının çekişme alanlarından biri olduğunu unutmayalım.
Çanakkale Savaşlarının sonuçlarını kısaca şu şekilde sıralayabiliriz.
1-20.yy devletler sistemi değişti. İmparatorluklar sona erdi.
2- Ulus devletler ortaya çıkmaya başladı.
3- İngiliz ve Rusların dünya projesinin sonu oldu.
4- Avustralya ve Yeni Zelanda ulus bilincinin oluşmasına katkısı oldu.
5- Çanakkale ile bağımsızlık için Dünyada başka destanlar oluşturuldu.
6- Ritüeller önemli hale geldi.
Konuşmama İstiklal Marşı ve M. Akif Ersoy ile devam etmek istiyorum.
Mehmet Akif;
Sarsılmayan bir imanın ve inancın sahibi, Türk Mütefekkiri, yazar, şair, hafız, Kur’an Mütercimi, Veteriner Hekim; Vicdani hassasiyeti yüksek bir aydın, ilkeli bir ahlak adamı ve tüm özellikleriyle idealist bir aksiyon ve dava insanı.
M. Akif Ersoy 20 Aralık 1873 yılında İstanbul Fatihte doğdu. Baba tarafından Rumeli’li, ana tarafından Buharalı’dır. Bir araştırmacı Akif’le ilgili şöyle yazmış. “Sonraki yıllar göstermektedir ki, Rumelilik Akif’e gözü pekliği, cesareti, korkmazlığı, mücadeleyi, umutsuzluğa kapılmamayı ve çelikten bir iradeyi, Buhara’lı olma ise, şairliği, sağ duyuyu ve duyarlılığı getirmiştir.
Değerli Konuklar, değerli katılımcılar;
Akif’i nasıl anlamalıyız sorusunu cevaplamaya ve bir Veteriner Hekim olan Akif’i birkaç hususta anlatmaya çalışacağım.
M. Akif Ersoy İstanbul’un işgalinden sonra aldığı davet üzerine milli mücadeleye katılmak üzere Ankara ya geldiğine Taceddin Veli Camisi imamı tarafından karşılanarak, şehirde kiralık ev bulmanın zor olduğu o dönemde Külliyede yer alan yapı kendisine tahsis edilmiştir. Akif 1.TBMM Burdur Milletvekili olduğu yıllarda günlerini bu mütevazı evde geçirdi. İstiklal Marşını da burada yazdı. Gece gelen ihamı kaçırmamak için bazı dörtlükleri mum ışığında dergahın duvarlarına kazıdığı söylenir.
Akif Sakarya Zaferinden sonra İstanbul’a döndü. 1925 yılında Mısır’a gitti, 11yıl sonra tekrar İstanbul’a geldi. Hastalığı ilerlemiştir, 27 Aralık 1936 da İstanbul’da vefat etti. mezarı Edirnekapı şehitliğindedir.
Akif’i nasıl anlamalıyız?. Ya da soruyu Akif yeterince anlaşılabildi mi, anlaşılabiliyor mu?. Diye sorabiliriz. Bugün burada kıssadan hisse olsun diye hislerimizi Akif’i doğru anlamaya tevzi edelim diye düşünüyorum.
Bir yazısında yazar şöyle yazmış; “İstiklal Marşımız Bağımsızlık aşkının mısralarla destanlaşan adı, M. Akif Ersoy onu hayatının her karesine sığdırmış, kişiliğinin bir parçası haline getirmiş eşine az rastlanır büyük bir şair.
“Kapanmaya yüz tutmuş bir devrin sancıları, yitirilen manevi mirasın ortaya çıkardığı burukluklar, halkın içine düştüğü yoksulluk dertlerine rağmen girişilen savaşlarda asla ümidini yitirmemiş ve herkese de bu ümidi aşılayan isim M Akif Ersoy.
Ya da teknikte batı ama inanç noktasında Doğu’yu temsil eden “Asım” neslinin hayali figürünü dizelerde çizerken Batı’nın maske arkasındaki “ Tek dişi kalmış canavar kimliğini de açıkça ortaya koyan,”Sahipiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.” Anlayışını hayatının en temel ilkesi edinen kişi M. Akif Ersoy.
M. Akif Ersoy, yok edilmek istenen bir milletin yeniden var olduğunun dünyaya tekrar kanıtlandığı abide eser olan İstiklal Marşı için, “ O şiir bir daha yazılamaz, onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır. Beni millete karşı en kıymetli hediyem budur.Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın”. Diyerek konulan ödülü almaması adına kendine söz verilince onlarca sancılı gün gecenin ardından duvarlara, küçük not kağıtlarına yazarak meydana getiren İstiklal Şairi, İstikbal Şairidir.
Akif güvendir, umuttur. Akif sıcak sarar bizi. O şefkatin, merhametin, digergamlığın doruğudur. Akif’i bilmek çok önemli. “Bizim işimiz dünü bilmek, anlamak, ibret almak ve değerleri yarınlara taşımaktır. Neden.? Çünkü yarınlarda taşıdıklarımızı bekleyenler var.”deniyor.”Akif’in “Geçmişimizi bilmezsek boşadır gelecek diye inlemek…” sözü işin özeti.
Akif fikir, inanç ve ruh dünyası yüksek bir aydın olarak mücadele ve hizmet etmiş bir insan, bir aile reisi, bir aksiyon ve dava adamı olduğundan, hayatı zorluk ve yokluklar içerisinde geçmesine rağmen dik onurlu duruşunu bozmayan, fedakar inanmış bir insan olarak evinde kıt kanaat geçinirken beş çocuğu olmasına rağmen, ölen arkadaşının 3 çocuğuna da öz çocukları gibi sahip çıkan, evindeki tek kilimi komşusuna veren, kendisi üşüyüp sırtındaki paltoyu başka ihtiyaçlıya veren, yokluk çekmesine rağmen İstiklal Marşını yazmasından dolayı kendisine verilen parayı hayır kurumuna bağışlayan özü sözü bir şahsiyet abidesidir.
Haksızlığa tahammül etmemiş, hele yaltanarak menfaat peşinde koşmamış, dostluk, fedakarlık ve samimiyet anlayışında doruklaşmış, verdiği sözden dönmemiş, hangi şartlarda olursa olsun sözünden bir sapma göstermemiştir.
Hüseyin Cahit Yalçın şöyle diyor.”Mehmet Akif’in hayatı eserlerinden çok daha muhteşem bir şiirdir.”
Mehmet Akif Ersoy’un davası Yüce Türk Milletinin varlık ve bekası davasıdır. O nun davasında hak, adalet, merhamet vardır. Haksızlığa karşı haykırma, din, iman, vatan, bayrak vazgeçilmezidir.O nun davası hayatı boyunca inandığı doğrular uğruna dik durabilmek Hakkın ve halkın sesi olabilmektir. O haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır inancını hep muhafaza etmiştir. Allah’ tan umudunu yitirmeden hep diri tutmuş, imanda teyakkuz halinde yaşamış ve kendini inancına vakfetmiş zirve bir insan, bir kahramandır. Akif Çanakkale ve İstiklal savaşımızın sesi ve manevi cephesinin önderidir.
Akif;
Türk Milleti’nin mümtaz karakterini, özündeki cesaretini ve cevherini görmüş, O’na seslenmiş, özlemi, umudu, mücadeleyi ve var olmayı haykırmıştır.
Akif;
İstiklal Marşı ile Türk Milleti’nin bağımsızlığına, yurduna, bayrağına ve inançlarına bağlılığını, son derece anlamlı ve eşine az rastlanır bir şekilde mısralara dökmüştür.
Bunlara rağmen üzücü olan şu; Özellikle yeni kuşaklar maalesef Akif’i yeterince tanımıyor. Sadece bir yönüyle, İstiklal Marşımızın şairi olarak biliyorlar. Bu durumda İstiklal Marşı okuma yarışmalarından çok İstiklal Marşını anlama yarışmalarının düzenlemesi daha doğru olacaktır.
Veteriner Hekim Akif;
Mehmet Akif Ersoy; Mülkiye de yüksek kısmının 1.sınıfında okurken babasının vefatı ve evlerinin yanması sebebiyle yaşadığı sıkıntılar ile o yıl sivil Baytar Mektebinin yeni açılması ve mezunlarına 800 kuruş maaş verileceği vaat edilince, okulunu değiştirerek 4 yıllık sivil veteriner okuluna 1889 da kayıt yaptırmıştır. O zaman” Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi” adını taşıyan Veteriner Fakültesinden 22 Aralık 1893 te birincilikle mezun olmuştur.
Akif 24 Mayıs 1913 te Veteriner Hekimlik mesleğinden ayrıldı. Ancak acı memleket gerçekleri ile mesleğini icra ederken karşılaştı. Memleketin en ücra köşelerini, sosyal yaraları yerinde gördü.
Mehmet Akif’in gördüğü öğrenim ve edindiği mesleğin şairliğine ve kişiliğine etkilerini meslektaşları şöyle kaleme almışlardır.
“Akif her biri uzun bir ömre kafi gelmeyen müspet ilimleri heyecanla takip etmemiş olsaydı ruhu yükselmez, kafası inkişaf etmezdi. Mehmet Akif irfanının temelini Baytar Mektebinde kurmuştur. Onun tetkik ve tafahhus kabiliyeti o mektepte açılmıştır. Eğer Mehmet Akif baytarlığın yüklediği vazifeleri görmek için Türk köylerinde at dolaştırmamış olsaydı, Türk’ün yüksek cevherini, asıl özünü yerinde ve içinde tetkik etmeseydi ne bir İstiklal Marşı yazabilir, ne de Çanakkale şiirini doğurabilirdi.O,Türk’ü özünden gördü, candan sevdi, duydu ve yazdı. Bu itibarla Baytar Mehmet Akif, Şair Mehmet Akif’e yükseklik vasfını kazandıran bir varlık oldu.”
Süleyman Nazif’te Akif’in yüksek tahsilinde aldığı fizik, kimya, biyoloji, zooloji, anatomi ve fizyoloji gibi ilimlerin genç şairin iman ve inancını güçlendirdiğini ileri sürmüştür.
Mehmet Akif Ersoy, karakteri ile sanatını, bunları terkibiyle de mesleği ile hayatını birleştiren bir dehadır.
Akif’ i anarken işin özü şu; Onun davası, çilesi ve hayatı iyi anlaşılmalıdır.
Sözlerime son verirken, yapılan etkinliğin ülkemize, milletimize ve geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimize olumlu katkısının olmasını diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Ali Eroğlu
TVHB Merkez Konseyi Başkanı